Bolu'daki Grand Kartalkaya Otel yangınında yakınlarını kaybeden aileler, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) kurulan komisyonun toplantısına katılarak yaşadıkları acıları dile getirdi. Yangının nedenlerini araştırmak üzere görevlendirilen bilirkişi heyetinin de hazır bulunduğu toplantıda, aileler adaletin sağlanması ve benzer faciaların önlenmesi için çağrıda bulundu.
Eşini ve kızını yangında kaybeden Hilmi Altın, toplantıda yaptığı konuşmada, "Liyakatten ve iş ahlakından yoksun kişilere sorumluluk verilmeyen bir ülke hayal ediyoruz," ifadelerini kullandı. Çocukları Nehir ve Doruk'u aynı yangında yitiren Duygu Can ise yaşadığı travmayı anlatırken, "Ben orada ağlarken biri yanıma geldi, 'Vali Bey üzülüyor, burada ağlama' dedi bana," şeklinde konuştu.
Bolu Grand Kartalkaya Otel'de meydana gelen yangında 36'sı çocuk olmak üzere toplam 78 kişi hayatını kaybetmişti. Aileler, yangın faciasının sebeplerinin tüm detaylarıyla ortaya çıkarılması için TBMM bünyesinde oluşturulan komisyonda, yaşadıkları acıları ve beklentilerini dile getirme fırsatı buldu.
Toplantı salonunda bulunan ekranlara, faciada yaşamını yitirenlerin fotoğraflarının yer aldığı ve “Başka Canımız Yok” etiketinin yazılı olduğu bir görsel yansıtıldı. Komisyon Başkanı ve AKP Milletvekili Selami Altınok, açılış konuşmasında komisyonun yürüteceği çalışmalar hakkında bilgi verdi ve ardından sözü, acılı ailelere bıraktı.
AİLELERİN ADALET ÇAĞRISI
İlk konuşmayı yapan Hilmi Altın, yangında eşini ve kızını kaybettiğini belirterek, dosyayı bir hukukçu ve yangın uzmanı gibi incelediklerini vurguladı. "Davaya ne pahasına olursa olsun sahip çıkacağız," diyen Altın, "Mağdur aileler" tanımının kendileri için yeterli olmadığını ifade etti.
Altın, sözlerine şöyle devam etti: “Biz dimdik ayaktayız. İnsan eliyle yakınları katledilmiş, alnı açık insanlarız. Bu cinayette liyakatsiz iş yapanların ellerine hayatlarımızı bıraktık. Bu komisyonun elinde tarihi bir sorumluluk var. Bu komisyonun çalışması, bir daha bu ülkede iş ahlakından yoksun insanların iş yapma cüretine sahip olamamasını sağlamalıdır. Böyle insanların sorumluluk üstlenemeyeceği bir ülke hayaliyle yaşıyoruz."
Hilmi Altın, Kartalkaya'daki ölümlerin acısını tarif ederken, eşiyle bir daha konuşamayacak olmanın, evladının saçını bir daha koklayamayacak olmanın ve hatıralarla dolu bomboş bir eve dönmenin ağırlığını vurguladı. Uzun yıllar yurt dışında yaşadıktan sonra Türkiye'ye döndüğünü ve hayatının bir gecede değiştiğini anlatan Altın, eşinin akademisyen olduğunu ve tek çocukları Alya'nın annesinin yolunda gitmeye çalışan, neşeli ve vicdanlı bir çocuk olduğunu belirtti.
Altın, "Türkiye Cumhuriyeti'nin Aile Yılı'nda, bir yangında, 'Güvenli ve çocuk dostu' olarak tanımlanıp, prestijli turizm acentelerinde satışı yapılan bir otelde insanlar nasıl ölür? Bu otele kim ruhsat verdi, kim denetlemedi? Bu bir hata değil, ihmal değil, bu bir cinayet. Hiçbir aile, bir daha bizim yaşadığımızı yaşamasın," şeklinde konuştu.
ANNE CAN'DAN YÜREK YAKAN FERYAT
Çocukları Nehir ve Doruk'u yangında kaybeden Duygu Can ise, "Kim bir anneye, 'Senin yetiştirdiğin çocukla bu ülkede güvende?' diyebilir," sorusuyla feryat etti. Katliamın yaşandığı yerin ve kokunun hafızalarından asla silinmeyeceğini ifade eden Can, oğlunun kendisine gönderdiği son ses kaydını dinleterek, yaşadıklarını şöyle anlattı:
"O gün karşımda hiçbir yetkili yoktu. Umudumu kaybetmeden o otelde akşama kadar bekletildim ve bir yanıt aradım. Benim çocuğum öleceğini biliyordu. Ben orada ağlarken biri yanıma geldi, 'Vali Bey üzülüyor, burada ağlama' dedi bana."
Haber Merkezi